Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan İsrail’in saldırılarına sert tepki
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Bütün Batılı ülkeler, İsrail yönetimini akla çağırmak yerine, adeta el birliğiyle, kayıtsız şartsız saldırılara destek veriyor. Prensibimiz belli. Yalnız kalsak bile gerçekleri haykırmaktan çekinmeyeceğiz” Ve gerçek.”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenen 8. Aile Şurası’nda konuştu. “Ailemiz, Türkiye Yüzyılında Geleceğimiz” temasıyla gerçekleştirilen şuranın ülkeye, millete ve ailelere hayırlı olmasını dileyen Erdoğan, şurayı düzenleyen Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nı, Bakan Göktaş ve ekibini tebrik etti. Erdoğan, bugün ve yarın yapılacak kurul çalışmalarında aile kurumunu güçlendirecek değerli tespit ve kararların ortaya konulacağına inandığını söyledi. Aileye yönelik çalışmaları takdir ettiğini belirten Erdoğan, “Bu süreçlere değerli fikirleriyle katkı sağlayan herkesi tebrik ediyorum. İlk aile meclisi 1990 yılında yapıldı. Bizim dönemimizde farklı tarihlerde 4 şura yapıldı.”
Aileyle ilgilenecek bir bakanlık kurulması fikrinin şura kararları arasında yer aldığını belirten Erdoğan, bu önerinin 2011 yılında hayata geçirildiğini kaydetti. Aile sorununun tüm boyutlarıyla tek çatı altında değerlendirilmesini sağladıklarını belirten Erdoğan, 8. Aile Konseyi’nin kapsamlı bir muhasebe olanağı sağlayacağının ve geleceğe yönelik hedeflerin belirlenmesine katkı sağlayacağının açıkça görüldüğünü kaydetti. Bugün ve yarın yapılacak çalışmalara bu perspektiften bakılmasını öneren Erdoğan, “Konseyin temasında da belirtildiği gibi, ifade edeceğiniz görüşlerin ailenin korunması açısından çok değerli ve anlamlı olduğunu bilmenizi isterim. bu bizim geleceğimizdir.”
Konunun tüm paydaşlarını bir araya getiren kurultayın başarılı ve verimli olmasını dileyen Erdoğan, “Aile, inancımızda ve kültürümüzde kutsal bir kurumdur. Hayatın iniş ve çıkışlarına karşı koruyan aile, büyük bir nimettir. Eşsiz bir hazine. İnsan ailede doğar, ailede huzur bulur, kendini aile bireylerinin ortasında bulur.” İnancını hissediyor. Ailesiyle birlikte hayata hazırlanıyor. Sevginin paylaşarak yeşerdiği, zorlukların birlikte aşıldığı aile, insanı insan yapan en değerli özelliklerden biridir. Devletin temel görevleri aile kurumu ve neslin korunmasıdır. İnancımızın bizlere tebliğ ettiği bu konu, anayasamızda da yerini almıştır. Anayasamızın 41. maddesi. Unsur çok açıktır. Aile Türk toplumunun temelidir. Anayasamız bunu söylüyor. Aynı zamanda ailenin korunması açısından devletin sorumluluklarını da ifade etmektedir. Aile toplumun temelidir. Temeli sağlam olmayan toplumlar ayakta kalamaz. Güçlü millet, güçlü aileden oluşur. Güçlü aileler olmazsa “Güçlü millet bulamazsınız. Bu bakımdan aile toplumun çelik çekirdeği, özü ve güç kaynağıdır” dedi.
“Çocukları çağın hastalıklarından koruyan kalkan yine ailedir.”
Aileyi devletin direği ve temel taşı olarak gördüklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Dil ailede öğrenilir, ahlak ailede kazanılır. İnanç ailede kurulur. Milli şuur ailede kazanılır. Merhamet, şefkat, saygı ve sevgi ailede kazanılır, karakter burada şekillenir, kimlik ailede inşa edilir.” Kişi aile çatısı altında toplumun sorumlu bir üyesi haline gelir. Çocukları çağın hastalıklarından koruyan kalkan yine ailedir. Okuldan önceki ilk ve en değerli eğitim kurumu da ailedir. İnsani, sosyal ve devlet hayatımızın vazgeçilmezi olan aileye sahip çıkmak insanlık, toplum ve millet açısından önemlidir. “Bu, geleceğinizi korumak demektir. Özellikle bu noktada aileye büyük önem veren hükümetimiz ve partimiz, bunu doğrudan topluma haykırıyor ve aileye gerekli değeri vermeyen hiçbir toplumun bakamayacağını söylüyor. Ekonomik açıdan ne kadar müreffeh olursa olsun, geleceği güvenle sürüyor.”
Batının çıkmazının şu an burada olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, güçlü toplum olmanın yolunun sadece maddi imkanlardan değil, her şeyden önce güçlü bir aile yapısına sahip olmaktan geçtiğine dikkat çekti.
“Cumhur İttifakı’nda LGBT kavramı yok”
Aile meselesine anne, baba ve çocuklardan oluşan bir yapıdan ziyade, çok daha geniş bir perspektiften yaklaşmak gerektiğine işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Meseleyi sıradanlaştırmak ya da kolaylaştırmak yerine, yerini belirlemeliyiz. Ailenin sosyal hayatımızda güzel, doğru ve isabetli bir şekilde yer alması, Müslüman Türk milletinin alamet-i farikası olan güçlü ailedir.” Yapımızı zayıflatacak her türlü girişime karşı uyanık olmalıyız. Bizim hem devlet olarak hem de kişisel olarak soruna yaklaşımımız budur. Seçim kampanyası boyunca da belirttiğim gibi Cumhur İttifakı’nda LGBT diye bir kavram yok. LGBTİ dava ittifakının aracı olsun. Her düzeyde kullanmaları lazım ama bizde bu yok. “Aile bizim için kutsal bir yapıdır. Bu kutsal yapıyı lekeleyemeyiz. Buna izin vermeyiz, veremeyiz. Çağdaş dünyada kentleşmenin artmasıyla birlikte aile bağları zayıflarken aslında aile kurumunun önemi de artmıştır. Geniş aileden çekirdek aileye, oradan da daha bireysel yaşama geçiş günümüzde insanı ailenin sunduğu olanaklardan mahrum bırakmaktadır.Modern bireyin daha yalnız, zorluklara karşı daha korunmasız olduğu tartışılmaz bir gerçektir. “Gelişen iletişim ve ulaşım imkanları ne yazık ki modern bireyin yalnızlığına çare olamamış, hatta özellikle ekran bağımlılığı nedeniyle insanlar daha da içe kapanmış, toplumdan kopmuş bir hale geldi. ve sosyal medya” dedi.
“Türkiye olarak 85 milyon nüfusa sahip olmak yeterli değil, çok daha büyük bir nüfusa ihtiyacımız var.”
Toplumsal değerlerin her geçen gün değiştiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bunun olumsuz etkilerini çok çeşitli alanlarda görüyoruz. Kendi toplumumuz da dahil olmak üzere evlilik yaşı her geçen gün artıyor. Boşanma oranları her geçen gün artıyor. Yılda ortalama çocuk sayısı her geçen gün azalıyor. Boşuna en azından 3 çocuk demiyoruz. Bu toplumun özellikle ihtiyacı var. Burada ayrıntıya giremem ama Türkiye olarak şu anki 85 milyon nüfusumuz var. Yetmiyor, çok daha fazla nüfusa ihtiyacımız var. Dünyamız, özellikle Avrupa ülkeleri yaşlanıyor. Aile gibi güvenli bir sığınağa sahip olmayan toplumlarda “İntihar vakaları, uyuşturucu, bağımlılık ve diğer sorunlar yaygınlaşıyor” dedi.
Son dönemde aileyi hedef alan en büyük tehdidin küresel güç odaklarının teşvik ettiği ‘cinsiyetlendirme’ politikaları olduğunu belirten Erdoğan, şöyle konuştu: “Bazı uluslararası şirket, kurum ve kuruluşlar tarafından da desteklenen sapkın hareketlerin amacı ailedir. Sorunun en kötü yanı kişisel bir yaşam tarzı olması, en ufak eleştirilerin bile susturulduğu, itiraz edenlere yaşam hakkı tanınmayan, savunulamaz hale gelen küresel bir dayatma haline geldi. İnsan doğası ve aile değerleri, tepki gösterenler ekonomik, siyasi ve diplomatik olarak bastırılıyor, kısacası bir avuç azgın azınlık milyarlarca insanı esir almaya çalışıyor. “Zulümlerle karşı karşıyayız. Sadece kadın-erkek ilişkilerini değil, çocuklarımızı da hedef alan saldırılara karşı aileyi, dolayısıyla insanı korumak görevimizdir” dedi.
“Türkiye’nin ve Türk milletinin ‘küresel cinsiyetsizlik’ dayatmasına kesinlikle boyun eğmeyeceğini bir kez daha ifade etmek isterim” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Çocuklarımızı bu sapıkların eline bırakmayacağız. Aile yapımızın dinamitlenmesine izin vermeyelim. Bu noktada seçim vadimizdeki halk çok önemli bir rol oynayacaktır.” Yakın zamanda Aile ve Gençlik Bankası’nı kurmayı umuyoruz. Parlamentomuzun onayını aldıktan sonra projeyi öncelikle deprem bölgesinde hayata geçireceğiz. Böylece 6 Şubat’ta yüzyılın felaketini yaşayan ve her şeyini hızla kaybeden gençlerimizin yuva kurmalarına yardımcı olacağız. Daha sonra bunu Karadeniz doğal gazından ve Gabar petrolünden sağlayacağız. “Finansmanla projelerimizin kapsamını kademeli olarak genişleteceğiz. Hayata geçireceğimiz diğer desteklerle aile yapımızı yoksulluk ve sapkınlık tehdidinden koruyacağız, gençliğimizi koruyacağız” dedi.
BM kürsüsünde ailenin önemine de değindiğini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu konudaki kararlılığımızı sadece seçim sahalarında değil, tüm dünyanın önünde BM kürsüsünde de ifade ettim ve dile getirdim. Aile kurumunu bekleyen tehdit ve tehlikelere çok açık ve net bir şekilde dikkat çekti. Bizim bu davetimiz birçok ülkede var.” Sonuç bulduğumuzu söylemekten mutluluk duyuyoruz. Aklı, vicdanı, basireti ve basireti olan toplumların desteğiyle bu çabamızı küresel ölçekte sürdüreceğiz. Küresel vicdanın harekete geçmesi gereken bir diğer alan da hepimizin yüreğini dağlayan Gazze. İsrail yönetimi, 7 Ekim’den bu yana yaşadığı şoku bahane ederek Filistinli kardeşlerimize saldırıyor. “Özellikle bizi normal televizyon ekranlarından izleyen tüm topluluklara sesleniyorum. Bu sabah papa ve patrik aracılığıyla Katolik cemaatine seslendim. Mescitler, kiliseler, okullar, pazar yerleri ve hatta hastaneler İsrail güçleri tarafından bombalanıyor. “dedi.
İsrail’in Gazze ve Ramallah’a yönelik saldırıları sonucunda şu ana kadar 6 binden fazla Gazzeli’nin şehit olduğu bilgisini paylaşan Erdoğan, “Kahire’de çoğu kadın ve çocuk olmak üzere 17 bin kişi yaralandı. 2,3 bin kişi ise tutmaya çalışıyor. Tamamen kuşatılmış 360 kilometrekarelik dar bir alanda hayata geçiyoruz.” Bir milyon insanın yaşadığı zirveye 12 bin tondan fazla bomba atıldı. Amerika orada, Avrupa orada, tüm kaynaklarıyla oradalar. Tek tek gelip ziyaret ediyorlar. Gazze’deki konutların neredeyse yarısı kullanılamaz hale geldi. BM rakamlarına göre 600 bin Gazzeli yerinden edildi. BM ekipleri şu anda her an oradan ayrılmayı planlıyor. Her savaşta olduğu gibi burada da en çok acı çekenler kadınlar ve masum çocuklar oldu. Hala yapıyorlar. Gazze’ye yansıyan haber ve fotoğraflara bakıp kayıtsız kalmak mümkün mü? Ne kadar şok edici olursa olsun, hiçbir eylem bu tür bir vahşeti yasal hale getiremez. Gazze’ye yönelik saldırılar artık meşru müdafaa sınırlarını aşmış durumda; Açık zulme, zulme, katliama, barbarlığa dönüştü. “Üzücü olan kısım, uygarmış gibi davranan, uygar olmayan insanların bu vahşeti seyretmesidir” dedi.
Avrupa Birliği Komisyonu’nun ateşkes açıklamalarına sert tepki gösteren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Avrupa Birliği Komitesi dün çıktı ve ‘Henüz ateşkes çağrısı yapamayız’ diyor. Daha kaç kişinin ölmesi gerekiyor? Kaç çocuğun ölmesi gerekiyor? Hesaplamalarınızı neye göre yaptığınızı açıklayın.” Ateşkesin ne zaman yapılabileceğini, ne zaman yapılamayacağını bize bildirin. Siz siyaset yapıyorsanız biz de yapıyoruz. 40 yıldır siyasetin içindeyim. Biz bu tür vahşetlere hiçbir zaman seyirci kalmadık, seyirci kalamayız. Bütün Batılı ülkeler, İsrail yönetimini akla çağırmak yerine, adeta el birliğiyle baskınlara koşulsuz destek verdi. Söze gelince, insan hak ve özgürlükleri konusunda hüküm verenler tam 19 gündür masum Gazze halkının yaşam hakkını hiçe sayıyor. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’ne ne oldu? Bu açıklamaya hiç bakmıyor musunuz? Eğer kendilerine yakışıyorsa bakarlar ama kendilerine yakışmadığı için bakmazlar. Neden? Dökülen kan Müslümandır Yardım gemileri yerine uçak gemileri ve savaş gemileri göndererek, hangi lobilere hizmet ettiklerini açıkça ortaya koyuyorlar. Buna ikiyüzlülük ve ikiyüzlülük denir. Ateşe yakıt dökmek anlamına gelir. Burada soruyorum. AB Konseyi’nin ateşkes çağrısı yapması için kaç çocuğun daha ölmesi gerektiğinin sayısını versinler. BM Güvenlik Konseyi’nin harekete geçmesi için kaç ton bomba atılması gerekir? Batılı örgütlerin katliamı durdurması için daha kaç sivilin, kadının, yaşlının hayatını kaybetmesi gerekiyor? Uluslararası medyanın gerçeği anlatması için kaç meslektaşımızın bombalarla hedef alınması gerekiyor? Bölgemizi yangın fırtınasına çeviren bu krizin sona ermesi için daha ne kadar beklememiz gerekiyor? Gazze’de beyaz kefene sarılı her mazlumun suçu artık günah değil, evlatlarını bulmak için bedenlerine yazıyor. Bütün dürüstlüğün suçu, tereddütlü tavırlarıyla buna izin verenlerin, bombaları atanların omuzlarındadır. “Savaş hatalarını örtbas etmek için tüm ilkeleri ihlal eden medya kuruluşlarından, saldırıları ısrarla görmezden gelen uluslararası örgütlere kadar herkes, Filistin topraklarında yaşanan zulmün ortağıdır.”
Türkiye’nin her zaman mazlumların yanında olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bunu kabul etmedik, kabul etmiyoruz, yapmayacağız. İlkemiz belli: Haksızlık karşısında sessiz kalanlar” dilsiz şeytandır. Yalnız kalsak bile hakkı ve hakikati haykırmaktan çekinmeyeceğiz. Acı da olsa muhataplarımız içindir.” Birilerinin rahatını bozsa bile bildiklerimizi açık açık konuşacağız. Ayrıca Gazze halkının acil ihtiyaçlarının karşılanması yönündeki çabalarımızı yoğunlaştırıyoruz ve yoğunlaştıracağız. 7 Ekim’den bu yana bir yandan her düzeyde diplomatik temaslarımızı sürdürürken, diğer yandan da Gazze’ye insani yardım ulaştırdık. Gazze’ye ulaşmak için çaba sarf ettik. Mısırlı yetkililerle iş birliği yaparak şu ana kadar El Arish Havalimanı’na 10 uçak dolusu yardım malzemesi gönderdik. Nihayet dün Gazze’nin en çok ihtiyaç duyduğu jeneratörleri gönderdik. 25 sağlık çalışanımızın tıbbi ekipmanlarla Mısır’a nakledilmesini sağladık. Gazze Mısır’a ulaştırılmak üzere Mısır’a gönderdiğimiz yardım malzemelerinin miktarı 200 tonu aşıyor. Mısırlı kardeşimizle birlikte Gazzelilere yardım ulaştırmaya çalışıyoruz. “Sahra hastanelerinin kurulmasından, yaralıların tedavi için ülkemize getirilmesine kadar her türlü insani yardımı sağlamaya hazırız” dedi.
Hazırlıkları yapılan sivil yardım gemisini şartlar oluştuğunda bölgeye göndereceklerini anlatan Erdoğan, “Saldırılardan etkilenen çocuklara her türlü tıbbi ve psikolojik desteğin sağlanması konusunda çalışmalarımız sürüyor. İlgililerimiz. Bakanlıkların bu konudaki temasları eşim Emine Erdoğan’ın himayelerinde devam ediyor, özellikle çocukların buraya getirilmesi ve korunması konusunda.” Bunun dışında yaraların hızla sarılması ve insanlık dramlarının giderilmesi için Türkiye olarak ne gerekiyorsa sorumluluk almaktan asla kaçınmayacağız. Nasıl ki 500 yıl önce Engizisyondan kaçan Yahudilere yüce gönüllülük gösterdiysek, İsrail, sana da sesleniyorum. Unutmayın, tarih kitaplarınızı açın ve bakın, bunu biz yaptık. Tıpkı İkinci Dünya Savaşı’nda soykırıma uğrayan Yahudi bilim adamlarına destek verdiğimiz gibi. Tıpkı Rusya-Ukrayna savaşı sırasında göç etmek zorunda kalanlara yardım ettiğimiz gibi. Tıpkı mazlum Suriyelilere kucak açtığımız gibi. Tıpkı Kafkaslardan ve Balkanlardan Anadolu’ya göç eden kardeşlerimize kucak açtığımız gibi. Açtığımız gibi. Bugün Gazze’ye dair tek pusulamız vicdan, şefkat ve insanı insan yapan kadim değerlerin yeniden canlandırılmasıdır. Bizim için Gazze’deki Filistinli, Suriyeli çocuklarla İsrail’deki çocuklar arasında hiçbir fark yok. Çünkü çocuk her türlü kimlik ve tanımlamanın ötesinde bir çocuktur” dedi.
Erdoğan, “Çocuklar öldürülürken sessiz kalmanın utancını bize kimse yaşatamaz” dedi.
“Gözümüzün önünde bir vahşet yaşanırken kimse bizden sessiz kalmamızı bekleyemez. Dilimizi tutsak da, böyle bir vahşete karşı vicdanımız sessiz kalmamıza izin vermez. Bizim görevimiz hak ve hukuku korumaktır. Kimliği ne olursa olsun, mazlumların ve mağdurların haykıran sesi olun. Tarih, soğuk beton üzerinde sıra sıra dizilir. Temiz çocuk cenazeleri karşısında sessiz kalanları, zor zamanlarda sesini yükseltenleri, emek verenleri kaydeder. , barışı ve huzuru tesis etmek için samimiyetle koşanları, asırlardır hakkın, adaletin ve adaletin yanındayız, şimdi hiçbir ayrım yapmadan mazlumun, mağdurun yanındayız, dün olduğu gibi bugün de halkı savunuyoruz. ve insan hayatı. Çocukların ölmesini engellemeye çalışıyoruz. Türkiye yakın çevresindeki tüm insani konularda tutarlı bir duruş sergiledi. Filistin ve Gazze meselesindeki duruşumuzun doğruluğu konusunda hiçbir şüphemiz yok. Asıl olması gereken ne? Gazze’deki katliamı görüp yüz çevirenler sorgulanıyor. Gerçekten utanması gerekenler bir kuruş için bile israf edecekler. Onurunu, haysiyetini, vicdan pusulasını kaybetmiş olanlar. Allah’ın izniyle ne kendimizi, ne ülkemizi, ne de aziz milletimizi böyle bir duruma düşürmeyeceğiz. Buradan tekrar sesleniyorum. Batı’da sesini çıkarmayanlar var, İsrail’e borcu olanlar bunlar ama Türkiye’nin İsrail’e hiçbir borcu yok. Bu yüzden rahatız ve güçlüyüz. Gerçekleri haykırmaya devam edeceğiz.”
Programın ardından Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş’a, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın BM’de yaptığı konuşmada şu sözlerin yer aldığı tablo hediye edildi: “Aileyi korumak, insanlığı ve insanlığın geleceğini korumaktır.” – ANKARA